Çocuklarda Bitki Çaylarına Uyarı!

Uzmanlara göre çocuklarda bitki çayı tüketimi konusunda uyarı edilmesi gereken noktalar var

Son yıllarda çocuklarda bitki çayı tüketimi hızla artıyor. Çoğu anne-baba çocuğu huysuzlandığında, uyumadığında ve gaz problemleri olduğunda hemencecik bitki çayı vermeyi tercih ediyor. Bitki çaylarının zararsız olduğu düşünülüyor oysa bilinçli tüketilmediğinde çocukta bazı tabi etkiler görülebiliyor.  Uzmanlar bitki çaylarının bilinçsizce çocuklara verilmesi konusunda anneleri uyarıyor.

Doğadaki doğal ve bitkisel olan her şey zararsız değildir. Kültürümüz bitki çaylarının zararsız olduğu kanısındadır. böylece çocuklara sıkça verilmekte. Bu son derece tehlikelidir. Çoğu bitki hap yapımında kullanılsa zeka çocuklarda önemli emrindeki etkilerine sahip.

'Su' yerine 'bitki çayı' tercih edenler dikkat!

İşte çocuğunuza bitki çayı hazırlarken dikkat etmeniz gerekenler:

-Çocuğunuza verdiğiniz bitki çayını doktora danışmadan asla vermeyin.

-Açıkta satılan bitki çaylarını çocuklarınıza vermemenizde üstünlük var. Eczanelerde satılanları doktora danıştıktan sonradan güvenle çocuklarınıza verebilirsiniz.

-Çocuğunuz için hazırladığınız bitki çaylarına şeker aromaları vb. şeyler eklemeyin.

-Bebeğiniz eğer 6 aydan küçükse kuşkusuz bitki çayı vermeyiniz. Bu döneme değin yalnızca anne sütü ile beslenmelidir.

-6 ayını doldurmamış bebeklere gaz sancısına iyi gelse bile asla rezene ve anason gibi bitki çayları vermeyiniz.

-Bitki çayları bebeğe 6 aydan sonra ancak doktora danışılarak verilmelidir. Bebeğinizin bitki çaylarına karşı alerjisi olduğunda istemediğiniz alt etkilere neden olabilir.

-Çocuklara vereceğiniz bitki çaylarını kaynatmayın. bununla beraber uzun vakit kullanmayın.

-Çocuğunuza verdiğiniz bitki çayını hap niyetine verdiğinizi unutmayın ve doktorunuzun söylediği ölçünün dışına çıkmayın.

 

Çocuğunuz internet bağımlısı mı?

Çocuk, terbiyesini internetten değil anne babasından almalıdır..

Çocuğunuz internet bağımlısı mı?

Günümüzde internet kullanımı, neredeyse zorunlu bir gerekliliktir. Oysa her şeyde olduğu gibi, bu konuda da dikkatli olunmaz ve aşırılığa kaçılırsa sorunlar ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde sosyal yaşamı etkilemeye başlayan internetin, başta çocuklar ve gençler edinmek üzere nüfusun büyük çoğunluğunu etkisi altına aldığı görülmektedir.

Bir yandan internet ve bilgisayar oyunları çocuk ve gençlerin bilgiye ulaşmalarını, araştırma yapmalarını, problem çözme, yaratıcılık, kritik düşünme gibi bireysel gelişimlerini destekleyen teknolojik bir muci­ze olarak değerlendirilirken; öteki yandan aşırı, kont­rolsüz, amacı dıştan ve bilinçsiz başvuru yönü ile de kaygılara ve korkulara niçin olarak, kişisel becerile­rin gelişmesini olumsuz etkilediği düşünülmektedir

Holman ve ark. (20) tarafından yapılan çalışmada, yaygın internet kullanan ve bilgisayar oyunları ile zamanını geçiren çocukların,sosyal gelişimlerinin manâlı ölçüde gerilediği, bu çocukların özgüvenleri­nin düşük, sosyal endişe düzeylerinin ve saldırganlık davranışlarının yüksek olduğu bulunmuştur.

Anne babalar bilgisayar oyunlarını; çocuğun evde yaramazlık yapmaması, kendilerini rahatsız etme­mesi ve onları oyalaması için zorunlu bir araç olarak görerek koskocoman bir hatalı yapmaktadırlar.

internet_bagimlisi_cocuk

Çocuğunuz internet bağımlısı mı?

İnternetin çocuklarda yaratabileceği maddesel ve sosyal etkiler nelerdir?

Yoğun internet/bilgisayar kullanımı, göz bozukluğu, postur/duruş bozuklukları gibi fiziki etkilere sebep olabilir.

Yoğun ve kontrolsüz internet kullanımı sosyal anlamda ise;

-Hazırlanmış olmadan ulaştığı veri, görüş ve videolardan nedeniyle , bunların yorumlanmasında güçlük çekerek travma yaşamasına,

-Gelişim olarak erken dönemde bazı sakıncalı deneyimler yaşamasına,

-Dış/hakiki dünyadan uzaklaşmasına,

-Daha bireysel ve ben merkezci olmasına,

-Dostluk ve diğer sosyal becerilerin negatif etkilenmesine,

-Artan Bir Şekilde haberdar olmadan yalnızlaşmasına ve bundan rahatsız olmamasına,

-Ailevi ilişkilerin zayıflamasına,

-Problem çözme becerilerinin gelişmemesine neden olabilir.

internet_bagimlisi

İnternet bağımlısı çocuk

Çocuklarımızın daha bilinçli ve güvenli Internet kullanıcıları olmalarına yardımcı olacak bir takım öneriler aşağı sıralanmaktadır:

1- Her şeyden önce çocuğunuzla iyi bir iletişim içinde olunuz. Çocuğunuzun arkadaşları, zevkleri, korkuları, sevdikleri ve sevmedikleri konular hakkında veri sahibi olunuz. Çocuğunuza, her konuyu sizinle paylaşabileceği güvenini veriniz. Sizin eksik kaldığınız konularda bir uzmandan destek alınız.

2- Çocuğunuzun internete girdiği bilgisayarın çocuğun odasında olmamasına, evinizin karşılıklı başvuru formu alanı içinde olmasına uyarı ediniz.

3- Çocuğunuzun internette kalma süresine ve bilgisayar yararlanma süresine mutlaka sınırlama getiriniz. Çocuğunuzun yaşına yerinde olacak faydalanma süresini belirleyiniz. Unutmayınız fakat, uzun zaman bilgisayar veya internet kullanımı çocuğunuzun sosyalleşmesine olumsuz etki yapabileceği gibi tembel kalmasına, bir takım maddi rahatsızlıklara niçin olabilecektir. Çocuğunuzun oyuna, kitap okumaya, spor yapmaya ve sanata zaman ayırmasını sağlayınız.

4- Her konuda olduğu gibi, bu konuda da ebeveyn olarak çocuklarınıza iyi birer misal olunuz. Bilinçli ve tehlikesiz internet tatbik kurallarını öğreniniz ve uygulayınız.

5- Çocuğunuzla bilinçli ve tehlikesiz internet kullanımı kuralları konusunda konuşunuz. Bu kuralların neler olduğunu anlaşılır bir şekilde açıklayınız ve kuralları kesinkes koyunuz. Koyduğunuz kurallar ve konuşmalarınızda fazla davranış sergileyiniz. Olumsuz söylemlerin çocuğunuzla kuracağınız iletişimde çatışmayı artırıcı öğe olabileceğini aklınızdan çıkarmayınız.

6- Çocuğunuzla ve öğretmenleriyle birlikte çocuğunuzun yaşına yerinde ve tehlikesiz olan internet sitelerinin adreslerini belirleyiniz. Belirlediğiniz sitelerin adreslerini bilgisayarınızın “sık kullanılanlar” bölümüne kaydediniz. Bu Nedenle bu sitelere giriş işlemi daha basit olacaktır.

7- İnternette mümkünse çocuğunuzla birlikte gezininiz. Eğer çocuğunuz bu konuda isteksiz ise, yalnızca sizin ve öğretmenlerinin onayladığı siteleri ziyaret etmesi konusunda çocuğunuzu uyarınız ve takip ediniz.

8- Çocuğunuzun internet kullanımını sık sık denetleyiniz. Hangi sitelere girdiği, hangi sohbet ortamlarında bulunduğu konusunda hafıza sahibi olunuz. Mümkünse sohbet ortamlarındaki arkadaşlarını tanımaya çalışınız.

9- Çocuğunuzun internet ortamında güvenliğini temin etmek ve zararlı içeriklerden korumak amacıyla zorunlu emniyet ve filtreleme programlarını edininiz.

10- Çocuğunuza internet ortamında tanımadığı kişilerle sohbet etmemesini, iletişim kurmamasını öğretiniz.

11- Çocuğunuzun, ziyaret ettiği sitenin “güvenlikle ilgili sorularını” dikkatlice okumasını, sitenin istenilen bilgileri ne amaçla istediğini öğrenmesini ve gerektiği takdirde velilerine danışarak istenilen bilgileri vermesi belirtiniz. Sizin onayınız olmaksızın kendi ve aile resimlerinizi, adresinizi, telefon numaranızı, mektep adını vermemesini sağlayınız.

12- Çocuğunuza sizin izniniz olmaksızın, kendi adresini, okulunun adını, telefon numaranızı, ebeveyninin meslek adresleri ve iş yeri telefon numaraları gibi bireysel bilgileri internet sohbet ortamında kimseye vermemesi gerektiğini öğretiniz.

13- Çocuğunuz, internet kullanıcı adını ve şifresini sizin dışarıya hiç kimseye vermemesi gerektiğini anlatınız.

14- İnternet ortamında, sohbetlerde çocuğunuzu rahatsız eden manzara, ses ve yazılar yer aldığı takdirde derhal bulunduğu internet ortamından çıkmasını ve size haber vermesini isteyiniz.

15- Çocuğunuzun, bir sitede bulunan oyunlara, aktivitelere, yarışmalara katılmadan önce bunların yaşına yerinde olup olmadığı konusunda mutlaka size ve öğretmenine danışması gerektiğini belirtiniz.

16- Çocuğunuza, internet ortamında yeni tanışılan kişilerin her zaman kendileri ile ilgili içten bilgiler vermeyebileceği, kimlikleri ve yaşlarıyla ilgili yanıltıcı bilgiler verebileceği gerçeğini anlatınız. İnternet sohbet alanlarında ve haber gruplarında ilk kere karşılaşılan yeni mesaj ve kişileri mutlaka velilerine göstermelerini isteyiniz.

17- Çocuğunuza, size sormadan internet ortamında alış veriş yapmaması gerektiğini; istenilen kredi kartı numaraları bilgilerini vermemesini öğretiniz.

18- Çocuğunuzun, internet sohbetlerinde onlardan yapmamaları gereken, veya onları rahatsız eden bir davranışta bulunmalarını isteyenler olması halinde, sohbeti bırakarak derhal size haber vermesini ve olayı anlatmasını isteyiniz.

19- Çocuğunuzdan, internet sitelerinden bilgisayara yükleyecekleri ya da indirecekleri programlar ve içerikler hakkında size haber vermesini, sizin izniniz olmaksızın bu işlemleri yapmamasını isteyiniz.

20- Çocuklara, internet ortamında başkalarını rahatsız edecek davranışlarda bulunmamalarını öğretiniz.

21- Şaka gerçekleştirmek amacıyla zeka arkadaşlarıyla hatta hiç kimseyle ödünü koparmak amacıyla korkutma edici bir üslupla iletişim kurmamalarını anlatınız. Günlük hayatta olduğu gibi, internette de fena ve barbar kelimeler kullanmamalarını, nazik ve güzel bir dil kullanmalarını isteyiniz.

22- Çocuğunuzun, internet ortamında barbar dil kullanan, onları rahatsız ve tehdit eden kişileri size haber vermesini isteyiniz. Bu davranışlarda ısrarcı olanları emniyetin ilgili birimlerine ve servis sağlayıcınıza bildiriniz.

23- İnternet ve bilgisayar evinizde ya da çocuğunuzun okulunda yahut ve çocuğunuz interneti başka bir yerde kullanmak zorunda ise bu yerin neresi olduğu hakkında bilgi sahibi olunuz. Sizin izniniz olmaksızın bu yerlere gitmemesi gerektiği konusunda çocuklarınızı uyarınız. Çocuklarınız için uygunsuz (sigara içilen, filtreleme kullanmayan işletmelerde) ortamlarda bulunmamaları konusunda çocuklarınıza bilgi veriniz. Bunu yaptığınızda sözünüzün geçerli olabilmesi için, sizin çocuğunuzla güven temelli olarak bir ilişkiniz olması gerektiğini unutmayınız.

24- Unutmayınız oysa yanlarında velisi olmayan 12 yaşın altındaki çocukların internet kafelere alınmaması gerekir. Yaşları tutmadığı halde çocukları kabul eden işletmeler gerçekten kanuna aykırı operasyon yapıyor demektir. Lütfen onlar dikkat etmese bile bu kurala sizler uyarı ediniz ve zorunlu ise çocuğunuzla birlikte bu yerlerde bulununuz.

Bütün bunları yaparken; Çocuğunuzun size güvenmesini sağlayınız. Çocuğunuza kızmayınız, korkutmayınız. Çocuğunuza her konuda destek vereceğinizi hissettiriniz. Eğer siz çocuğunuzun eğitiminde, ilişkinizde boşluklar oluşmasına izin verdiyseniz, çocuğunuz, bu boşluğu sizin yerinde bulmayacağınız şekilde doldurmaya çalışacaktır.

Lütfen çocuklarımıza sahip çıkalım…

Güzide TÜRKYILMAZ

Bilirkişi Psikolojik Danışman/Pedagog

Çocuklarda inatçılık

Anne babaların çocuklarını yetiştirirlerken yaşadıkları sorunlardan kendilerini en fazla zorlayanlarından biri; çocuklarının evdeki kuralları hiç önemsemeyen, söz-laf dinlemeyen, başına buyruk hareket eden inatçı davranışlarıdır. Acaba bu inatçı davranışlar, adi gelişim dönemine mi ait, yahut bir davranış problemi haline dönüşmüş hali midir? Ilk Önce açıkça belirtmek gerekir ancak; inatçılık, şehvetli gelişimin bir sonucudur. Elbette sıradan gelişim dönemlerinde yaşanan inatçı davranışlar da, yanlış tutumlar sebebiyle, bir tavır problemi haline gelebilmektedir. Peki, sıradan inatçı davranışlarla, bir tavır bozukluğu olarak inatçılığı nasıl ayırt edebiliriz? Bunun için öncelikle gelişim dönemlerinin nasıl yaşandığına bakalım.

Ilk kritik dönem “birinci yaş dönemi”dir. Çocuk bir yaşından daha sonra yani yürümeye başladıktan ve yavaşça konuşmaya başladıktan sonradan, inatçı davranışlar göstermeye başlar. Anne babanın dediğinin tersini yapmaktan ve kuralları çiğnemekten zevk alır gibidir. Anne “Yapma!” dedikçe, çocuk inadına gözden düşmüş davranışı tekrarlar. Gözünün içine baka baka ayrıca de.

Beğenilmeyen davranışları tekrarlayan bir çocuğun amacı, sizi kızdırmak ve çileden çıkarmak değildir. Niyeti, koyduğunuz kuralın veya istemediğiniz davranışın ne kadar manâlı olduğunu deneme etmektir. Siz benzer olumsuz davranışa aynı tepkiyi gösterdikçe ve bundan taviz vermedikçe gerçeği kabullenir ve sınırları daha pozitif zorlamaz.

Anne-baba bu süreçte çocuğun üzerine fazla artı giderse, çocukla inatlaşırsa, cezalar verirse ayrıca bu kritik dönem dinç bir şekilde atlatılamamış olur, hem de tutum problemi haline dönüşebilir.

İkinci kritik dönem “2,5 yaş dönemi”dir. Kas, kemik ve asap sistemi yönünden yani fizyolojik olarak hızlı bir gelişme gösterdiğinden, uyum sağlamakta zorlanır. Dengesiz, değişken, olumsuz, her şeye ‘Hayır!’ diyen isyancı bir kişilik sergiler. Psikolojik yönden de “hür çabası” içindedir. Takviye istemez, her şeyi kendi başına yerine getirmek ister. Bir yana da her istediğini kendisi yapamadığının da farkındadır. böylece engellenmişliğin gerginliğini yaşar.. Gerçekte bu davranışlarıyla “ben de varım, benim düşüncelerim de değerli ve geçerli” demektedir.

Çocuk, ağır ağır kendi varlığını keşfeder ve kendini kabul ettirmek için uğraş gösterir. Pek fazla dengesiz tavır gösterir. Çok istediği bir şeyi, bir anda “ben artık onu sevmiyorum” diyebilir. Bu dönemde anne ile çocuk arasında en sık çatışmalar tuvalet ve temizleme konusunda yaşanır. Anne babanın oluşturacağı en iyi şey, bir yıldan pozitif sürmeyecek olan bu dönemde, çocuktan sevgisini esirgememek ve zorlama da olsa sabretmektir. Dönem dinç bir şekilde atlatılırsa, çocuk kendiliğinden sakinleşir ve rahatlar.

inat_cocuklar

Üçüncü kritik dönem “4 yaş dönemi”dir. Bu dönemde çocuk kendi başına buyruk, kafasına estiği gibi hareket eden, sağda solda dolaşan, fazla konuşan, istekleri hiç sonsuz, defalarca soru soran ancak cevabını dinleme sabrı göstermeyen, başladığı işi yarım bırakan sabırsız bir çocuktur. Ancak bununla beraber 2,5 yaş çocuğu kadar inatçı değildir. Sabırla soruları cevaplanmalı, istekleri kurallar ve imkânlar dâhilinde karşılanmalıdır.

Dördüncü kritik dönem “6 yaş dönemi”dir. İnatçı ve olumsuz davranışlarıyla sözde 2,5 yaş çocuğu geri gelmiş gibidir. Anne babalar 5 yaşındaki o düzenli ve uzlaşmacı çocuğun nasıl olup da böyle ters bir karakter sergilediğine manâ veremezler. “Bu çocuğa ne oldu, birdenbire huyu çok değişti?” derler. Çocuğun kritik dönemde olduğu unutulmazsa, okula başlama sürecine sağlıklı ve başarılı bir geçilecektir.

Beşinci ve son kritik dönem “ergenliğe geçiş dönemi”dir. Çocuk 12-13 yaşlarında süratli bir cinsiyet hormonları salgısına maruz kaldığından, bu çabuk değişime ayak uydurmakta zorlanır. Küçük şeyleri problem yapar, hemencecik ağlar, çabuk kızar, eleştiriye ve nasihate sert tepki verir. Sizler daha uyarılara ve nasihate başladığınız anda, sıkılmaya ve sizi dinlememeye başlar. Fiziki görünümünü fazla önemser. Tek bir sivilce bile onu hayata küstürebilir. Okul başarısında düşme görülebilir. Odası düzensiz, genelde duvarları posterlerle kaplıdır. Yüksek sesle müzik dinler. Verilen harçlığı beğenmez. Modaya kadar giyinme, erkeklerde saç uzama ve marka takıntısı başlar. Bu dönemde de genç ergen, kişiliğinin kabul edilmesi için çevresindekilerle inatlaşır ve çatışır.

Little Girl Covering Ears ca. 2000

Little Girl Covering Ears ca. 2000

Unutulmamalıdır fakat; bundan önceki kritik dönemleri dinç bir şekilde atlatan, kurallar içinde özgür kalan, anne babanın hoşgörü ve sabrıyla gelişen, sevildiğinden ve değerinde verildiğinden muhakkak, özgüven duygusu gelişmiş çocuklar ergenliğe geçişi kolay atlatırlar.

Şimdi kritik dönemlerle sınırlı kalmayan, tavır problemine dönüşmüş olan İnatçılığı inceleyelim.
Davranış Bozukluğu Olarak İnatçılık
İnatçılığın tavır bozukluğu olarak kabul edilmesi için, sözü edilen yaşların haricen da çocuğun inatçı davranışlarının yoğun olarak sürüyor olması gerekmektedir. İnatçı çocuk, öfkesini dinç bir şekilde yaşayamayan, kendisini açıklama edemeyen çocuktur. Acilen bir davranış bozukluğu olarak inatçılığın nedenlerini inceleyelim.

İnatçılığın Bir Takım Nedenleri:
 Somut rahatsızlıklar, geçirilen ateşli hastalıklar,
 Çocuğun adi inatçılık dönemlerinde (kritik dönemler) fazla üzerine gidilmesi,
 Tuvalet eğitimi sırasında engebeli bir işlem geçirilmesi,
 Yemek Yemek yemesi konusunda çocuğun fazla artı üstüne gidilmesi,
 Aşırı titiz ve ayrıntılara siklet veren anne modelleri,
 Çocuğun isteklerini yerine getirme konusunda dengeli ve sürekli olmayan tutumlar,
 Çocuğu “inatçı” olarak etiketlemek,
 Anne babaya kızan çocuk, bakımlı bir öç alma duygusuyla inatçılık yapabilir.
 Kardeş kıskançlığı, kardeşinin kendisinden daha pozitif sevildiği düşüncesi,
 Baskıcı anne-baba tutumu,
 Çocuğu inatçılık davranışına iten sebeplerden biri, birçok süre anne-babanın da onunla birlikte benzer dili kullanarak inatlaşmasıdır. İnatlaşmakla, kararlı davranış birbirinden farklıdır. Istikrarlı davranış , istemediğiniz bir davranış yaptığında tutumunuzun her zaman aynı olmasıdır. İnatlaşmak ise, karşılıklılık gütmektir. Sen yatağını toplamadın, ben de sana yemek hazırlamayacağım gibi.

Şimdi anne-babaların çocuğundaki inatçı davranışları olabildiğince azaltmak için neler yapabileceğine bir bakalım:
Çocuk gelişimi ve psikolojisi ile ilgili dürüst bilgilere sahip elde etmek, anne babaların işini kolaylaştıracaktır. Bunun için kitaplardan, eğitim seminerlerinden, anne-baba okullarından veya bir uzmandan destek alabilirsiniz.

Çocuk yetiştirirken olabildiğince esnek, , sabırlı ve paylaşımcı olunmalıdır.

Tuvalet ve beslenme eğitimi dönemlerinde baskıcı ve ısrarcı olunmamalıdır. Annenin tuvalet eğitimi veya yemek konusunda fazla katı ve ısrarcı oluşu, çocuğu dingin direnmeye götürür. Çok karışan, fazla söylenen, teferruatlar üstünde fazla duran, mükemmeliyetçi bir anne, çocuğunu böyle bir savunma yoluna zahmetsizce itebilir.
Çocuğunuz sizinle inatlaşırken, onu cezalandırmak yerine inatlaşma nedenleri bulunmalı ve çözüm yolu bulma yönünde uğraş gösterilmelidir.

Aile, sosyalleşmeyi öğrenebilmesi için kabul edilmiş uygun tavır biçimlerini taşıyan birer model oluşturmalıdır; çocuğuna misal olmalıdır.

Aileler, çocuğun haklı özlem ve ihtiyaçlarına duyarsız kalırken, huysuzlandığında onu başından atmak için yerli geveze beklentilerini karşılayarak inatçı olmasına davetiye çıkarabilmektedirler. Oysaki çocuğa kesin kurallar koyularak, haklı istekleri karşılanırken, yerli yersiz isteklerini karşılamama konusunda kararlı olunmalıdır.

“Hayır” diyen çocukla alay edilmemeli, ceza ile korkutulmamalı, kimin zinde olduğunu ispatlamak için kuvvet kullanılmamalıdır. Bazen çocuk sizin sevginizi, sabrınızı, kendisine ne dek katlanabildiğinizi denemek için “Hayır” diyerek inatlaşabilir. Yerli boşboğaz sinirlenir, bağırıp çağırır ve hele cinayet verirseniz “Haklıymışım, beni sevmiyorlar” diye düşünebilir.

İnadını artı önemsediğimiz, kızdığımız veya üzüldüğümüz süre çocuğunuz, inadı size karşısında bir silah olarak kullanabilir.

Sabahleyin kahvaltısına kalkmak istemeyen bir çocuğun tepesine dikilip “Haydi kalk çayın soğuyor” diye ısrar etmeye lüzum yoktur. “Sen bilirsin, eğer kahvaltıya gelmezsen hem senin için kahvaltı hazırlayamam, öğleye dek aç kalırsın” diyerek seçimi ona bırakabiliriz. Bir veya iki saat sonradan kalkıp kahvaltı istediğinde “Hayır, öğle yemeğine kadar aç kalmayı kendin seçtin, sana kahvaltı hazırlamayacağım” diyerek inadın da bir bedeli olduğunu öğretmiş olursunuz.

Zaten çocuk eğitiminde, cezalara yer verilmemelidir. Çocuk yalnızca yaptığının bedelini ödemeli. Ancak bu layık ödeme, yaşına ve gelişimine uygun olarak olmalıdır. Doğada ceza değil, bedel vardır. Acele etmezseniz, uçağı kaçırırsınız.

Aile büyükleri, çocuk terbiyesine fazla müdahale ederek anne ve babanın işini zorlaştırmamalıdır. Çocuğu dilediği gibi eğitmek, başta anne ve babanın hakkıdır. Bunun olması bizim toplumumuzda gerçekleştirmek biraz zordur; “Anne-babanın yanında çocuk terbiye edilmez” düşüncesi hâkimdir. Meslek birliğine giren aile büyükleri ile bu meslek çok daha kolay oluyor muhakkak.

Çocuğa isteklerini olumlu bir dille açıklama etmesi hatırlatılmalı, haklı istekleri yerine getirilmelidir. Yerine getirilmeyen haksız ve vakitsiz isteklerin sebepleri açıklanmalı; bazı isteklere kavuşmak için adalet etmesi, beklemesi ve sabretmesi gerektiği öğretilmelidir.

Çocuğa isteklerini ertelemesi ve bu istekleri teftiş altına alması konusunda takviye olunmalıdır.
Arkadaşları ve diğer yetişkinlerle nasıl dinç iletişim kurabileceği konusunda tezgâhtar olunmalıdır.
İnatçı olan bir çocuğun inatçılık davranışını pekiştirebilecek ve devamına yol açacak her türlü tavır ve davranıştan kaçınılmalıdır.

Kuralları belirlemede ve uygulamada, aile üyeleri arasında harmoni ve söz birliği olmalıdır; bunda kararlı ve sürekli olunmalıdır. Babanın kızdığı bir davranışı anne gülerek karşılar veya “çocuğun üstüne gitme” diyerek korumaya kalkarsa çocuk neyin dürüst neyin yanlış olduğunu öğrenemez, ama fırsatları kollamayı öğrenir.

Kurallar; gerekli, anlaşılır ve mümkün mertebe az olmalıdır. Düşüncesiz konularda ve ayrıntılarda pozitif kural ve yasaklama getirirseniz bir süre sonra çocuğunuza çok pozitif “Hayır” çağırmak zorunda kalırsınız. Bu da çocuğunuzda, kendisine güvenilmediği ve her şeyi hatalı yaptığı duygusu uyandıracak ve sizinle daha artı inatlaşacaktır.

Çocuğa ne dek fazla “Hayır” derseniz onun inatçılığını körüklemiş, size “Hayır” demesine zemin hazırlamış olursunuz. Bir şey yapmasını istediğimizde ya da sınır koyduğumuzda, sözlerimizi “Hayır” cevabı almayacağımız şekilde ayarlamamız gerekir. Bunu söyleme tarzımız, karoser dilimiz, ses tonumuz, kararlı yüz ifademiz önemlidir. Aralıksız, gerekli-yersiz, sırf biz öyle istiyoruz diye, tanımlama yapmadan “Hayır” dersek, “Hayır” demeyi öğretiriz.
Bir kere “Hayır” dediğiniz şeye, zorlanınca “Evet” deme yanlışına düşmeyiniz.

Çocuğu dövmek ve eskitmek, çok daha kötü sonuçlar doğurabilir ve çocuğunuzu asi konumuna getirebilir. Bundan kaçınmalısınız.

Her cins davranışta olduğu gibi, bu konuda da çocukları etiketlemek yanlıştır. Başkalarının yanına adeta o yokmuşçasına, “Bu çocuk çok inatçı” şeklinde konuşulursa, çocuk da bu etiket üzerinden hareket edip, inatçı davranışlarıyla kibir duymaya başlayabilir. Negatif davranışlarla alaka çekmeye alışan çocuk, zamanla bu davranışı yaşam biçimi şekline getirebilir ve inatçılık kişiliğinin bir parçası olabilir.

Kendi kişiliğinizin inatçı yönlerini bulup, kabullenip, buna çözüm bulmaya çalışır ve çocuğunuza negatif model olmaktan vazgeçerseniz, keza kendiniz keza de çocuğunuz için kayda değer bir adım atmış olursunuz.

Sabırlar ve kolaylıklar diliyorum…

Güzide TÜRKYILMAZ
Uzman Psikolojik Danışman

Bebekler için dar uyku beşiği

ABD’li çocuk doktoru Dr. Harvey Karp, bebekler için reformcu bir beşik geliştirdi.

Sabahtan’ta bulunan habere tarafından dünyanın birincil zeki beşiğinde, bağlı veya karın üstü yatma, matem ve acıkma durumunda özel mod ve bebeği sallayarak uyutma almak üzere 5 nitelik bulunuyor.

Bebeğin ağlaması ve acıkması durumunda özel bir moda giren beşik bebek huysuzlandığında hafifçe sallanarak uyumasını sağlıyor. Ses ve hareket sensörü bulunan SNOO isimli beşik sadece bebeğin ağlamasına yanıt vermiyor, ailelerin de bebeklerinin acıktığı için mi yoksa alaka istemesi nedeniyle mi ağladığını anlamasını sağlıyor.

Beşik, dertli bebeğin susması için özel bir müzik çalıyor ve bebeğin sallandığını hissetmesi için hafif bir titreme yayıyor.

Kışlık Bebek Ayakkabısı Seçimi

Bebeğinizin ilk adımlarını heyecanla beklediniz ve o an geldi. Kış da kapıdayken onların ayaklarını gizli tutacak, bununla beraber gelişimi destekleyecek dürüst modellerde ayakkabıları seçmek gerekiyor. Peki, ama nasıl? Sizin için araştırdık.

Bebekler İçin Kışlık Ayakkabı Seçimi

Bebekler İçin Kışlık Kundura Seçimi

1. Ayakkabının Şekli

Keza ayakların sıcacık etmesi ayrıca de içten gelişmesi için uyarı edilmesi gereken en önemli konulardan biri şeklidir. Bebekler için seçilecek ayakkabının, yazlık veya kışlık fark etmeksizin burnu dairesel olmalıdır. Bu durum, parmakların kuytu hareket etmesini sağlayacaktır.

2. İç Taban Yumuşaklığı

Bebekleriniz için seçeceğiniz kundura veya botta dikkat edilmesi gereken bir öteki nokta da iç tabanın yumuşaklığı. Ayağı iyi kavrayan yumuşak tabanlı ayakkabılar, bilhassa yürümeye yeni başlayan çocukların yere sağlam basmasını sağlayarak düşmeleri büyük ölçüde engeller.

3. Alt Taban Özellikleri

Bebeklerin yere sağlam basmasını sağlayan bir diğer özellik ise daha alçak taban seçimidir. Kaymaz özellikli, soğuğu geçirmeyecek ve yeri sıkıca kavrayacak ayakkabılar yeğlemek önemlidir. Ama fazla sert ve kalın tabanların, bebeklerin sendelemesine yol açacağını da unutmamalı ve seçimi yaparken ortopedik tabanlara yönelmelisiniz.

4. Hareket Özgürlüğü

Genelde kışlık ayakkabı denince akla botlar kazanç. Bebekler için kundura ya da bot seçerken de aynısını düşünebilirsiniz. Ama seçeceğiniz botta en önemli özellik, bileğin kolayca hareket ettirilebilir olmasıdır. Somurtkan takdirde bebeğiniz, birincil adımlarında dengede durmakta zorlanacaktır.

5. Bağcıklara Uyarı!

Bebeğinizin ilk adımları için heyecanlısınız ve ona en güzel ayakkabıları elde etmek istiyorsunuz. Çevrenizde sizi saran pek hoş modeller var oysa! Fakat unutmayın, size çok sevimli görünen bazı modeller pek işlevsel olmayabilir. Bağcık konusunda olduğu gibi. Fazla uzun bağcıklara sahip ayakkabılar bebeğin takılıp düşmesine neden olabileceği gibi giydirip sonuç konusunda sizin için de böylece pratik olmayabilir. Bağcıklı olduğu halde emrindeki tarafında fermuarı bulunan ayakkabılar defalarca daha sıcacık olacaktır.

bebek_ayakkabisi

6. İdeal Sıcaklık

Kışlık bebek ayakkabısı seçiminde dikkat etmeniz gereken konulardan biri de soğuğa karşısında dayanıklılık. Ayakkabıların hava alma özelliğine sahip olduğuna ve ayakları terletmeyecek ideal ısıyı koruduğuna da dikkat etmek gerekiyor.

 

Kaynak: blog.gittigidiyor.com

Arabalardaki bebek koltukları kalbi durdurabilir

Vasıta içi bebek koltukları yaşam kurtarıyor. Ama Doç. Dr. Defne Kaya, 1 yaşından küçük bebeklerin 30 dakikadan uzun süre vasıta içi bebek koltuğunda kalmasının, bebeğin kalbini durdurabileceğini söyledi.

Uzmanlar, 1 yaşından ufak bebeklerin omurga sağlığının korunması, solunum ve yürek sağlığının tehlikeye atılmaması için, vasıta içi bebek koltuklarının 30 derece eğimli olmasına, yolculukların ise 30 dakikadan fazla olmamasına dikkat edilmesi gerektiğini söylüyor.

Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Birim Başkanı Doç. Dr. Defne Kaya da, 1 yaşından minik bebeklerin, vasıta içi bebek koltuklarında 30 dakikadan daha uzun vakit oturtulmasının kalbi durdurabileceğini aktardı.

Bir araştırmaya kadar 40 derece eğime sahip araç içi bebek koltuklarında yarım saatten daha fazla oturanların, yatan bebeklere oranla kalp hızları ve soluklarının arttığını, kandaki oksijen seviyesinin de düştüğünü söyleyen Doç. Kaya, şöyle konuştu:

bebek_koltuklari

“Araştırmayla; 1 yaşından küçük 40 bebeğin; solunum frekansı, kalp hızı, kandaki oksijen ve karbondioksit seviyelerinin, araçların hareket hızlarına ve bebek koltuklarının eğimlerine tarafından değişimleri ölçüldü. en az negatif etkinin araba atıl iken 30 derece eğimli vasıta bebek koltuğu ortaya çıktı. Buna rağmen otomobil atıl olsa bile 40 derece eğimli koltuğun bebeğin solunum frekansını ve kalp hızını artırdığı belirlendi. Saatte 50 km şipşak giden bir araçta ise 40 derece eğimli bebek koltuğunda yolculuk yapan bebeğin vücudundaki oksijen miktarı %5 düşüyor.”

“BEBEĞİN YÜZÜNÜ, HARAKETLERİNİ VE NEFESİNİ DÜZENLI DENETLEME EDİN”

Doç. Dr. Defne Kaya, seyahat esnasında bebeklerin sağlığı açısından ebeveynlerin uyarı etmesi gereken noktalara değindi ve şu önerilerde bulundu:

“Bir yaşından ufak bebeklerin omurga sağlığının korunması, solunum ve yürek sağlığının tehlikeye atılmaması için araç içi bebek koltuklarının 30 derece eğimli olmasına, yolculukların 30 dakikadan pozitif olmamasına uyarı edilmeli. Hem bebeğin yüzü, hareketleri ve nefesi ahenkli olarak denetim edilmeli.”

Oyun Halısı Nasıl Seçilir?

Bebeğin doğumundan itibaren kullanabileceğiniz, eğlenceli ve geliştirici ürünler arıyorsanız birincil seçiminizi oyun halısından yana yapabilirsiniz. Yumuşak tabanı ve üzerindeki değişik şekillerdeki oyuncakları ile bebeklerin ilgisini her an canlı tutan oyun halıları 8 aylık bebeklere değin kullanılabiliyor. Peki, bebeklere oyun halısı seçerken nelere dikkatli olmak gerekiyor?

1. Ürün özellikleri
Bebeğinizin yalnız başına da neşe saçan süre geçirmesini karşılayan oyun halılarını satın alırken dikkat etmeniz gereken özelliklerin başında, ürünün nasıl bir materyalden yapıldığı geliyor. Bebeğiniz için her şeyin en sağlıklısını tercih etmek birinci önceliğiniz olduğundan, seçim edeceğiniz oyun halısının zararlı bileşenleriçermediğinden belli olmalısınız.

oyun_halisi_alirken_dikkat

2. Gelişime katkısı

Oyun halıları bebekleriniz için eğlenceli bir alternatif olmasının yanı sıra, gelişime de birçok katkı sağlar. Mesela sarkan oyuncakları yakalama aktivitesi sunan oyun halıları, yattığı yerden uzanan bebeklerin adale gelişimine katkıda bulunur. Sesli ve ışıklandırılmış oyuncakların nasıl çalıştığını keşfetmek, sebep-netice ilişkisinin öğrenilmesini kolaylaştırır. Yuvarlanma, emekleme ve oturma gibi becerileri de geliştiren bu oyuncaklar, bebeklerde el-göz koordinasyonu ve kavramlar arasında bağlantı kurma gibi yetenekleri de pekiştirir.

3. Konforlu ve hijyenik tasarım

Bebeğinizin kendi başına eğlenmesini karşılayan oyun halılarını seçim ederken alta eşit gelen kumaşın yumuşacık olmasına itina göstermelisiniz. İçerisindeki oyuncakların takılıp çıkarılabilir olması, bebeklerin dilediklerinde sevdikleri oyuncaklarla oynayabilmeleri açısından da önemlidir. Keza oyun halısını saran kumaşların anti bakteriyel ve yıkanabilir özellikte oluşu, bebeğin hijyeni açısından önemlidir. Unutmayın fakat bebeğiniz buradaki oyuncaklarla dişlerini kaşımak isteyebilir. Dolayısıyla parçaların yutulabilir büyüklükte olmaması da bir öteki uyarı edilmesi gereken noktadır.

Bebeklerin sesli, aydınlatılmış ve renkli oyuncaklara çok daha tepkisel yaklaştığını biliyoruz. bu nedenle seçeceğiniz oyun halısındaki oyuncakların böyle olmasına itina gösterebilirsiniz. Özellikle bebekler aynalara bayılır. Keza unutmayın; bebeğiniz bu oyuncaklara en ilk önce azıcık utangaç ve nefret edilen şey doymuş gözlerle yaklaşabilir. Bunun için ona azıcık süre tanıyabilir, oyun halısındaki oyuncakları keşfetme aşamasında onun yanına olabilirsiniz.

 

Kaynak: blog.gittigidiyor.com

Çocuklara Hayvan Sevgisi Aşılama

Dünyayı birlikte paylaştığımız bütün canlılar, sevgiyi fazlasıyla hak ediyor. Hayvan sevgisini küçük yaşlarda şampiyon çocuklar ise mutlu, özgüven sahibi ve daha sosyal bireyler olarak yetişiyor. Keza hayvanlarla doğada vakit geçirip sosyalleşmeleri hem de kayıtsız şartsız sevgiyi tatmaları için çocuklarda hayvan sevgisioldukça kayda değer bir konu.

1. Çünkü hayvan sevgisiyle artan çocuklar…

cocuk_hayvan_iliskisi

Fotoğraf: english.cri.cn

Sevgiyi, bağlılığı, sorumluluğu ve paylaşmayı küçük yaşlardan itibaren öğrenir. Doğada kendisi dışındaki canlılara zarar vermemesi gerektiğini, her canlıya karşı sorumluluğu olduğunu bilir. Sevgi doymuş, sabırlı ve arkadaş canlısı çocuklar yetişir. Ayrıca hayvanlarla fiziki etkileşime giren çocuklar, doğada daha pozitif süre geçirdikleri gibi daha çok hareket de ederler. Bu Nedenle obezite gibi çağımızın sık rastlanan sorunlarına yakalanma riskleri de azalır.

2. Hayvan korkusunu alt etmek

cocuklara_hayvan_sevgisi_asilama

Fotoğraf: s-media-cache-ak0.pinimg.com

Çocuklar, birincil korkuları genelde ebeveynlerinden öğrenir. Dolayısıyla siz korkuyor olsanız bile çocuğunuza korktuğunuzu muhakkak etmemeli, hayvanlarla karşılaştığınızda büyük tepkiler vermemeye gayret etmelisiniz. Çocuğunuz hayvan korkusu edindiği vakit da aşırı tepki göstermemeli, durumu son derece doğal karşılamalısınız. Sizin ağırbaşlı tavrınızı görebilen çocuğunuz, bu durumun ne dek alışılagelmiş olduğunun farkına varıp korkusunu yenebilecektir.

3. Kitaplar ve oyuncaklar

cocuk_hayvan

Resim: s-media-cache-ak0.pinimg.com

Hayvanlarla çocuğunuzun kaynaşmasını sağlamak için bu yönde yayınlar alabilir, tüm dünyadaki farklı alanlara yönlendirilmiş hayvanları öğreten resimli ya da sesli kitapları birlikte inceleyebilirsiniz. Çocukların geceleri sarılarak uyudukları pelüş hayvanlar bile hayvanlarla kuracakları sıcak bağı etkileyecektir.

4. Sokak hayvanlarına yardım

cocuk_hayvan_sevgisi

Fotoğraf: 3.bp.blogspot.com

Hayvansever olarak yetiştirmeye çalıştığınız çocuğunuzun çevreye daha sağduyu olması için sadece evdeki hayvanlara değil, sokaktaki hayvanlara karşısında da sevgi batmış olmasını sağlayabilirsiniz. Bunun için çocuğunuzla beraber hayvan barınakları ziyaretleri gerçekleştirebilir, sokağınızdaki hayvanları besleyebilirsiniz. Cadde hayvanlarına çocuğunuzla beraber yuva yapmak ve onların konforunu temin etmek da çevreye karşı duyarlılığını geliştirip yükümlülük duygusunu arttıracaktır.

5. Evcil hayvanını kaybeden çocuğa yaklaşma

hayvan_cocuk_sevgisi

Resim: http://www.magic4walls.com

Evcil hayvanınızın hayatı sona erdiğinde, ona bağlanan çocuğunuz da minimum sizin kadar üzülecektir. Hatta birçok ebeveyn, çocuğunun minik yaşta böyle bir üzüntü yaşamasını istemediği için evcil hayvan beslemekonusuna mesafeli yaklaşır. Ancak fazla sevdiği dostunu kaybeden çocuk, zorluklarla ve üzüntülerle baş edebilmeyi öğrenecektir. Natürel bu, acısını yaşamayacağı anlamına gelmiyor. Çocuğunuzun üzüntüsünü yaşaması için ona alan tanımalı, acısına müşterek olmalısınız. Belki akşamları yatmadan önce yaşlı dostunuzla yaşadığınız anıları çocuğunuzla paylaşarak onu sevgiyle anabilirsiniz. Bu süreçte yeni bir hayvan almayı arzetmek veya daha artı üzülmemesini arzu etmek, çocuğunuzu incitebilir. Ama teklif çocuğunuzdan gelirse yeni bir hayvan alma fikrini değerlendirebilirsiniz.

 

Kaynak: blog.gittigidiyor.com

Boğaz reflüsü Çocuklarda Ses Kısıklığı

Ses bozukluğu ya da ses kısıklığı, ses kalitesindeki herhangi bir değişikliği tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Bu durum için ses kısıklığı, ses kalitesinin bozulması, sesin çatallı olması, sesin güçsüz ya da fazla kasılmış gibi çıkıyor olması, ses pürüzlülüğü, sesin ince olması, sesin kalın olması gibi öbür tanımlamalar kullanılabilir. Sesin perdesi ya da şiddeti olağandışı olabilir, ses rezonansı değiştirilmiş olabilir.

Çocukluk çağında ses kısıklığı görülme oranı %4 ile 23 aralarında değişmektedir. Kısıklığın nedeni gırtlak yapısındaki herhangi bir yapısal veya fonksiyonel niçin olabilir.

Çocukluk çağı ses kısıklıklarının çoğunluğu insancıl nedenlere bağlıdır. Bunlar aralarında sesin aşırı ya da kötü kullanımı birinci sırada yer alır. Hatalı veya kötü dilekçe, ses tellerinde nodüller, polip, kanama odakları ve hematom oluşmasına yol açabilir. Bu durumun tedavisi, genellikle ses terapisi ile kolaylıkla yapılabilir. Bazı ilerlemiş olgularda mikrolaringocerrahi adı bahşedilen mikroskobik ses teli ameliyatları tedavi yöntemi olarak kullanılır.

Çocukluk çağı ses kısıklıklarına yol açan ikinci en büyük grup ses telleri ve çevresindeki yapıların iltihaplarıdır. Bunun en sık nedeni viral veya bakteriyal enfeksiyonlar olmakla birlikte; sesin aşırı kasılarak kullanımı, tekrarlayan öksürük ve boğaz arıtma, hava aracılığıyla boğazı rahatsız edecek şeylere maruz kalma ve sistemik hastalıklar (tiroid bezinin eksik çalışması gibi) da nedenler arasındadır.

Çocukluk çağının nadir görülen oysa yük arz eden bir diğer ses kısıklığı nedenidoğuştan gelen hastalıklardır. Bunlar aralarında ses telleri aralarında perde (web), ses teli kisti ve ses tellerinde hemanjiom en sık görülenlerdir.

Hormonal nedenler çocukluk çağı ve buluğ çağı döneminde ses kısıklığına yol açabilir.Tiroid bezinin egzersiz bozuklukları (guatr ve öteki tiroid hastalıkları) ve androjen hormon tedavileri bu gruba ait örneklerdir.

Ses telleri ya da gırtlağı etkileyen travmalar da ses kısıklığı nedenlerindendir.Yanıcı ya da yakıcı maddelerin solunması ya da yutulması, künt veya kesici cisimlerle boyunda oluşan travmalar ve diğer nedenlere emrindeki yapılan cerrahiler esnasında hasta uyutulurken kullanılan tüpe ait travmalar bu grup içerisinde değerlendirilebilir.

Çocukluk çağında nadir olsa da iyi ya da kötü huylu tümörler de ses kısıklığı nedenlerindendir. insancıl olanlar arasında en sık papilloma ve hemanjiom, kötü huylu olanlar aralarında en sık rabdomyosarkomgörülmektedir.

Ses teli felci, ses tellerinin hareket etmesini karşılayan sinir uyarısının kesilmesine ast olarak tek ya da çift çevrili (keza sağ hem sol) ses telinin hareket etmemesi durumudur. tek yanlı olduğunda en rahatsız edici bulgu ses kısıklığı iken, çift taraflı olduğunda nefes alma güçlüğü ses kısıklığından daha can sıkıcı bir hal alır. Ses teli felci en sık başka ameliyatlardan daha sonra görülür. Bu ameliyatlar arasındatiroid (guatr) cerrahileri, boyun ameliyatları, yürek damar ameliyatlarısayılabilir. Bazen sebepsiz olarak bir üst solunum yolu enfeksiyonunu takiben ortaya çıkabilir. Bağışıklık sistemi hastalıkları, baş boyun tümörleri, doğum travması gibi nedenler de ses teli felcine yol açabilir.

Boğaz reflüsü (laringofaringeal reflü, gastroözefagolaringeal reflü), midenin asit taşıyan içeriğinin önce yemek yemek borusuna ardındaki ses telleri bölgesine geri kaçmasıdır. Bu asit içeriğinin ses telleri ve çevresine teması uzun süreli bir ödeme ve ses kalitesinin bozulmasına yol açabilir.

Kısa ya da uzun süreli ses kısıklığı olan bazı hastalarda ise kulak, burun, boğaz, baş, boyun ve ses yolu muayenesinin adamakıllı alışılagelmiş olduğu görülebilir. İnsan sesi, psikolojik ve maddi iyi oluşumuzun bir son ürünüdür. bu nedenle, bu hastalardapsikojenik bir takım nedenlerin ses kısıklığına yol açabileceği göz ardı edilmemelidir.Kaygı bozuklukları (anksiyete), buhran, şahsiyet bozuklukları ve konversif reaksiyonlargibi birçok öbür psikiyatrik şart da ses kısıklığı nedenidir.

Çocuklardaki ses kısıklığının tedavisi, yukarıda arz edilen ilgili nedene göre yapılır. Birçok olguda aile ile birlikte konut içerisinde ses sağlığı için alınacak bazı önlemler tedavide ve sıkıntının tekrarlamasının önlenmesinde etkili olur. Bir Takım olgulardacerrahi, bir takım olgularda ise hap tedavileri çare için bir gerekliliktir. Ses terapisi ise tüm olgularda kullanılması yarar karşılayan, tanıya göre asıl veya tezgâhtar tedaviyi yaratıcı bir iyileştirme yöntemidir.

Prof. Dr. Haldun OĞUZ

Konsept Bebek Fotoğrafı Nasıl Çekilir?

Anne karnında büyümeye başladığı ilk andan itibaren bebeğinizle ilgili her detaylar, büyük bir heyecan ve mutluluk kaynağı. Demin yaşadığı dünyanın farkına varmadığı ve kendini ifade edemediği ilk günlerse paha biçilemez. Bugünleri öbür konseptlerle ölümsüzleştirip yıllar daha sonra baktığınızda gözlerinizin içinin gülmesini sağlayacak özel anılar yaratmaksa sizin elinizde! İhtiyacınız olan tek şey biraz ilham…

Bir tema belirleyin

konsept_bebek_fotosu

Fotoğraf: 1.bp.blogspot.com

Belirleyeceğiniz tema konusunda fazla pozitif düşünmenize lüzum yok. Çevrenize bir bakın. Sonbahar, kış, ola ki de yılbaşı! Yararlanabileceğiniz böylece çok konu var. Sokağın renkleri, yağmurlu bir akşamüstü, dökülen sapsarı yapraklar veya yakında başlayacak karlı günler… Bebek resim çekimi için ilhamınızı bulun ve elinizdeki materyallerle hayallerinizi bir araya getirmeye başlayın.

Elinizdeki malzemeleri değerlendirin

bebek_fotografi_cekimi

Fotoğraf: 1.bp.blogspot.com

Bebeğinizle konsept fotoğraf çekimi için bir alışveriş listesi yapıp yollara koyulmanızın hiç gereği yok. Elinizdeki kumaş parçalarını, perdeleri, bebeğinizin battaniyelerini, hatta gömlekleri kullanarak yepyeni dünyalar yaratabilirsiniz. Daha önce üretilmiş örnekleri inceleyerek elinizdeki materyalleri nasıl kullanacağınızı planlayabilirsiniz. Bir kere denedikten sonradan, çevrenizdeki her objeyi, yeni bir konsept yaratmak üzere kullanılabilecek materyaller olarak görmeye başlayacaksınız!

Bebeğin en mutlu anını yakalayın

bebek_fotosu

Resim: 4.bp.blogspot.com

Uykusunu almış, karnı batmış ve altı arınmış bir bebek, mutlu bebektir! Derhal biraz da sizin tatlı sözlerinizle şımarmasına ve kameraya gülücükler saçmasına izin verin. bu vesileyle böylece fazla fotoğrafçı, bebek uyurken de mükemmel fotoğraflar yaratabiliyor. Bizce her ikisini de deneyin ve en iyilerine siz karar verin. Zaten içinde bebeğinizin yer aldığı her resim paha biçilmez.

Teknik detaylar

konsept_bebek_fotografi_nasil_cekilir

Resim: simdibu.moda

Elinizdeki malzemeler hazırlanmış, bebeğiniz de rahat. Fakat kaliteli bir fotoğraf çekimi için makinenizin ayarları ve ışık derecesi de epeyce manâlı. Eğer resim çekimi konusunda yeniyseniz önerimiz, sanki profesyonel makinalarda otomatik ayarları seçim etmenizden yana. Bu şekilde var olan ışığa göre en iyi fotoğrafları çekebilirsiniz. Fotoğrafı çekerken net ve aydınlık görüntüler elde etmek istiyorsanız evin en ışık bölge yerini tercih etmelisiniz. Gelen ışığı içten ölçmek içinse koyu fon kullanmanızı öneririz. Koyu renkli fon, gece ve uzay temaları yaratmak için inanılmaz bir seçim olacak!

Kaynak: blog.gittigidiyor.com